FAALİYET ALANLARI
Telefon
+90 232 348 01 35
FAALİYET ALANLARI
Dünya üzerinde kullanılan enerji kaynaklarının %80’ini fosil yakıtlar oluşturmaktadır. Kişi başına karbon salınım miktarı özellikle son yıllarda büyük bir artış göstererek hem ekosistemi hem de insanlığı tehdit etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Greenpeace gibi uluslararası örgütler, küresel ısınma ve karbon salınımı hakkında düzenli olarak rapor yayınlayarak devlet yöneticilerinde ve toplumlarda farkındalık oluşturmaya çalışmaktadır. Temiz, sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji kaynaklarına olan talep ve ihtiyaç da burada devreye girmektedir.
Doğada bazıları sınırlı bazıları sınırsız olmak üzere birçok yenilenebilir enerji kaynağı bulunmaktadır. Güneş, rüzgar, dalga, jeotermal enerji, hidrolik güç ve biyokütle bu enerji kaynaklarına örnektir. Her bir enerji kaynağı mevcut iklim koşullarına ve kullanım avantajlarına göre tercih edilerek, gelişen teknolojiyi etkin biçimde kullanmaya teşvik etmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ısıtma, soğutma, havalandırma ve daha birçok iklimlendirme çalışması oldukça düşük maliyetlerle uzun yıllar kullanım ömrü garantisi sunmaktadır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarından en bilinen ve en yaygın kullanıma sahip olanı şüphesiz Güneş enerjisidir. Kişisel konutlarda, endüstriyel alanlarda, atölyelerde, fabrikalarda ve hatta telefon şarjlarında dahi görmeye alışkın olduğumuz Güneş enerjisiyle çalışan paneller, gün içinde belli miktarda enerjiyi ısıtmaya, kullanım suyu ısıtmaya ya da elektrik enerjisine dönüştürmektedir. Güneş enerjisinden layıkıyla faydalanmak için hem kullanılan materyaller hem de kullanılan akıllı teknolojiler gün geçtikçe geliştirilmektedir.
Bir diğer yenilenebilir enerji kaynağı rüzgardır. Rüzgarın fazla etkin olduğu bölgelerde konumlandırılan tribünler aracılığıyla sağlanan kinetik enerji önce mekanik enerjiye, ardından elektrik enerjisine dönüştürülmektedir. Rüzgar panellerinin kullanımı son 10 yılda gözle görülür oranda artmıştır. Kurulum maliyetini ve bakım-onarım masraflarını kısa sürede ürettiği elektrik ile karşılayan rüzgar tribünlerinde kullanım alanı olarak şehir dışı dağlık bölgeler belirlenmektedir.
Denizlerde ve okyanuslarda şiddetli dalgaların ve gel-gitlerin oluşturduğu yüksek enerjiyi elektrik enerjisine çevirme teknolojisi son yılların popüler uygulamalarından biridir. Amerika, Hindistan ve Çin’de çok ciddi yatırımlar alan dalga enerjisi teknolojileri, ülkemizde de kullanılmaya başlamıştır. Bilindiği üzere dünyanın büyük bir bölümü sudan oluşmaktadır. Denizlerden ve okyanuslardan sağlanan enerji ya dalgalardan ve gel-gitlerden sağlanan mekanik enerji ile ya da gün boyu oluşturduğu jeotermal enerji sayesinde sağlamaktadır.
Antik uygarlıklardan günümüze kadar sıklıkla kullanılan hidrolik enerji, bir su kütlesinin düşmesi ya da dökülmesiyle ortaya çıkan enerjinin kullanılması yöntemine dayanır. Günümüz teknolojisinde metrelerce yükseklikte oluşturulan hidroelektrik santralleri geçmişte su değirmenleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Güneş enerjisi, kaynağı Güneş olan ısı ve parlak ışıktır.
Düzlemsel güneş kollektörleri, fotovoltaik (PV), konsantre güneş enerjisi (CSP), güneş mimarisi, yapay fotosentez teknolojilerinde yararlanılmaktadır.
Güneş yüzeyinde ki hava değişiminin atmosfere etki ederek havanın ısınması ve bu ısınma ile ısınan kütlenin genleşmesi ve harekete geçerek yükselmesine sebep olur. Bu yükselen hava kütlesi atmosfer dışına çıkamayacağı için önce dikey sonra ise yatay hareket eder, bu noktada havanın ısınıp kütlesel olarak yer değistirmeşi ile rüzgar oluşur.
Oluşan bu rüzgarın taşıdığı kinetik enerji binlerce yıldır yel değirmenleri ve yelkenli gemilerde kullanılmıştır, rüzgar türbinleri sayesinde bu enerjiden elektrik elde edilmektedir.
‘’Geo’’ (yer) ve ‘’thermal’’ (ısı) anlamına gelen jeotermal enerji, yer ısısı olarak anlamlandırılabilir. Yer yüzeyinin belirli bir derinliğindeki kayaçların arasında sıkışan ve biriken sıcak su ve buhar, jeotermal kaynak olarak adlandırılmaktadır. Günümüz teknolojisinde yeryüzüne yakın çatlak ve kırıklarda saptanan zayıf bölgelere sondaj çalışması yapılmak suretiyle biriken enerjiden faydalanılır.
Fosil yakıt kullanımı hem karbon salınımını artırarak doğaya zarar verir, hem de, tükenilebilirliğiyle toplumların enerji ihtiyaçlarını belirli bir düzeye ve zamana kadar karşılayabilir. Buradan hareketle jeotermal enerji, fosil yakıtlara karşı alternatif bir enerjidir.
Jeotermal enerji ülkemizde etkin olarak kullanılan bir enerji türüdür. Yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle ağırlıklı olarak turistik bölgelerde oteller tarafından kullanılmakla birlikte endüstriyel alanda da elektrik, iklimlendirme (klimatizasyon) ya da termal su turizmi gibi birçok alanda tercih edilmektedir.
Hidrolik güç ya da su gücü düşen veya hızlı akan suyun enerjisinden elde edilen, faydalı bir amaç için kullanılabilecek güçtür. Antik çağlardan beri hidrolik güç bir yenilenebilir enerji kaynağı olarak birçok türde su değirmeninde, sulamada ve farklı türde mekanik cihazları;
çalıştırmak için kullanılmıştır.
Basınçlı hava üretmek için düsen suyla çalışan pompalar, kimi zaman başka mekanizmalara belli mesafeden güç vermek için kullanılmıştır. Günümüzde dünyada üretilen elektrigin önemli bir kısmı hidroelektrik santrallerinde üretilmektedir.
Dünya üzerinde üretilen enerjinin %80’i fosil kaynaklıdır. Üretim, insan konforu ve daha birçok faaliyet ve ihtiyaç için enerji vazgeçilmezdir. Fosil kaynak kullanımının orta ve uzun vadede olumsuz etkileri gözle görülür derecede etkilidir. Karbon salınımının azaltılması adına sürdürülebilir temiz enerji kaynaklarına yönelim artmakla beraber elde edilen enerjinin depolanması da oldukça etkili çalışmalara gebedir.
Enerji depolama sistemleri başta kendi vücudumuz olmak üzere gündelik hayatta birçok cihaz ve ortamda bulunmaktadır. Katı, sıvı veya gazdan oluşan enerjilerin depolanması için geliştirilen teknolojiler hem tasarruf sağlaması hem de doğaya zarar vermemesi adına önemli bir çalışmayı ifade eder.
Enerji depolama deyince akla ilk olarak piller ve telefon bataryaları gelmektedir. Kömür kullanılan piller doğada uzun yıllar kaybolmadığı için geri dönüşüm projeleri kapsamında dikkatle ele alınan bir konudur. Tüm dünyada kullanılan enerji miktarı öylesine yüksektir ki hem üretim, hem dağıtım hem de tüketim aşamasında bu enerjinin büyük bir kısmı depolanamadan yok olmaktadır. Bu düşünceden hareketle daha yaşanabilir bir dünya ve ekosistem için üretilen enerjilerin çeşitli cihaz ve yöntemlerle depolanması konusunda çalışmalar yapılmaktadır.